Glaros ile birbirimize
alışmaya çalışıyoruz. ADES sınavını geçip amatör denizci belgemi alalı bir yıl
olmuştu ama bir kez tekne üstüne çıkmıştım. Derken geçtiğimiz Mart ayında
Glaros geldi hayatıma. Yavaş yavaş yelkeni, rüzgarı, denizi kavrama
alıştırmalarına başladım. Otomobil ehliyeti için kitapla çalışıyoruz ama bir de
sürüş sınavı var. Yelkende bu yok. Kitaptan ve kursta anlatılanlardan aklımda
kaldığıyla sınavdan geçtim ama yelken yapmadan, deneyim kazanmadan dümen tutmak
mümkün değil.
Bodrum sahillerinde kısa
turlarla ısınmaya başladıktan sonra ilk kez, teknede gecelemeli Bodrum dışı
etabımız Çökertme olmuştu. Gerçi rüzgar çok azdı ve istediğimiz gibi yelken
yapmamıza izin vermedi ancak yine de idare ettik. Son bir kaç mili motor
gücüyle almasak karanlığa kalacaktık. Kardeşim Sena ve arkadaşı Atilla ile
yaptığımız bu seyirde Orhan Motel-Restoran’da harika mezelerle rakı içtik, bu
mevsimde boş olan sahilin tadını çıkardık.
|
Sezon açıldı |
|
Kardeşim Sena ve arkadaşı Atilla ile |
|
Çökertme'nin en güzel saati |
Bir hafta sonra, üç
gece-dört gün sürecek program için Erol Kepenek ile buluştuk. Erol
İstanbul’daki hayatımdan, reklam sektöründen, benim de tasarım stüdyomu
kurmadan önceki ajans döneminden arkadaşım. O da artık burada yaşıyor. Usta
yelkenci. Naviga yayınları/dergisi ile denizcilik, yelkencilik konularında
yayınlar çıkarıyor, editörlük yapıyor. Ayrıca yelken hocası. Erol ile bana
yelken öğretmesi konusunda anlaştık ve 5 Mayıs cuma günü Gümbet marinadan
çıktık. Rotayı şöyle yaptık; İlk bacak Bodrum-Datça. İkinci bacak
Datça-Orhaniye. Üçüncü bacak Orhaniye-Palamutbükü ve dördüncü bacak Palamutbükü-Bodrum.
|
Sarı rota birinci gün
Mavi rota ikinci gün
Turuncu rota üçüncü gün
Yeşil rota dördüncü gün bacakları |
Kumanya ve teknede yaşam
konusunda acemi olduğumdan abartılı alışveriş yapmışım. Artan malzemeyle
rahatlıkla bir seyir daha yapabilirmişiz. Sabah kahvaltılarını teknede yaptık.
Öğlenleri seyir halinde eğitim yaptığımızdan biraz kuruyemiş, biraz galeta
tarzı şeylerle geçiştirdik. Ama ikinci günü demir attığımız koyda Erol’un deniz
suyuyla makarna yöntemini denedim. Çok lezzetliydi. Sakın sos yapma denizin
tadına var demişti, iyi ki öyle yapmışım, mükemmeldi.
İlk gün hava yelkene izin
verdi. Kos-Knidos kanalından geçerken heyecanım artıyordu. Çünkü benim için çok
önemli bir yere, Deveboynu feneri de denen Knidos fenerine yaklaşıyorduk. Bu
konuyu biraz açayım. Tam üç yıl önce (11.05.2014) Knidos fenerine tırmanmıştım. Bilenler bilir,
manzarası nefes keser. Tam önünüzde Ege ile Akdeniz birbirine karışır. Öyle
kalakalmış manzarayı seyrederken bir yelkenli geçiyordu, gözüm takıldı. Hani
bembeyaz kuğu gibi süzülüyordu derler ya tam öyleydi. Çok hoşuma gitti bu
görüntü ve dedim ki kim bilir içindekiler buraya bakarken neler hissediyorlar.
Sonra aradan zaman geçti, Ege sahillerinde sekiz fener işaretledim. Günün
birinde bunları gezmeliyim diye düşündüm. Sekiz fenerden biri Knidos feneriydi
zaten. Diğer merak ettiklerimden biri Gelidonya feneriydi, bir iş nedeniyle Antalya’dan
dönerken uğramak üzere hazırlığımı yaptım. Ancak o gün silecek yetişmeyecek
kadar, afet şeklinde yağmur yağdı, program yattı. Bunu bir yerlerde yazmıştım,
Bodrum’daki Keçi teknesinin sahibi ve kaptanı sevgili dostum Tunç “Abi kendi
teknen olsun da bu fenerleri denizden gör” dediydi. Bunu unutmadım. Eğer bir
gün teknem olursa bu fenerleri tek tek gezmek isterim diye aklıma yazdım. Neyse
işte, sonra önce ehliyet aldım, sonra bir teknem oldu derken Knidos fenerinin
önünden geçmek de kısmet oldu. Erol dümendeydi ve mümkün olduğunca buruna
yaklaşarak geçtik, ben de bol bol bu anı saptadım. İnsanın bir hayalini
gerçekleştirdiği anı yaşaması nasıl coşku patlaması yapar bilirsiniz. İşte o
coşkuyla Knidos koyuna girip kısa bir tur atıp Datça’ya devam ettik. Bu arada
bir sure sonra listemde olmayan İnceburun fenerini de görmüş oldum.
|
Sohbet ile karışık ders hali |
|
Knidos... Denizden en yakın olduğum an |
|
Yunan adalarına giderken sık bindiğim Dodekanisos feribotu bu kez yanımdan geçti |
|
İnceburun feneri |
Akşam Datça limanına girdik,
bağlandık. Datça’da yaşayan dostum Fevzi’yi “bodrumlu hayat” bloğumu takip edenler iyi bilir. Fevzi o
hafta İzmir’deydi ama bir gün önce dönmüş. Datça’da buluştuk. Onun mekanı henüz
hazır olmadığından, sahilde Hüsnü’nün Yeri’nde bir araya geldik. O akşam rakı
eşliğinde güzel sohbetimiz oldu.
|
Datça |
|
Datça'ya gelip hacı olmak için bu açıdan fotoğraf çekmek şart. Yoksa Datça geziniz kabul olumuyor |
|
Erol ve Fevzi ile rakı masasında |
|
Aynı kadro, ertesi sabah teknede kahvaltıda |
Ertesi sabah kahvaltı edip
biraz yürüyüş yapıp, Datça Köy ürünleri kooperatifinden zeytin sütü ve ak badem
almayı ihmal etmeden Datça’dan ayrıldık. Yönümüz Orhaniye idi.
Datça-Orhaniye-Selimiye-Bozburun-Söğüt bölgesini o kadar çok gezdim ki kaç defa
gittiğimi unuttum artık. Ama denizden ilk kez görüyordum ve çok etkilendiğimi
belirteyim. Karadan ulaşımı olmayan o gizli koylar beni benden aldı.
Selimiye’ye gelmeden önceki koylardan birinde demir attık. Masmavi suya attım
kendimi. Başında söz ettiğim deniz suyuyla yapılmış makarnayı yedikten sonra
biraz oyalandık ve Orhaniye’ye doğru yola çıktık. Rüzgar çok azaldığından motor
seyri yaparak Selimiye’ye girdik. Koyda bir tur atıp hava tam kararmadan Orhaniye
koyuna vardık. Orhaniye’de iyi denizci, bir dönem uluslararası bir firmanın Türkiye genel müdürü olan Atila Bey’in yeni devraldığı Cennet Marine’e bağlanacaktık.
Atila Alada, Erol’un arkadaşı. Gelin bize bağlanın, yemek de yersiniz diye
davet etti. İyi ki gitmişiz. Atila Bey çok hoş sohbet biri. Yanında kendisi
gibi nüktedan arkadaşı Sabri Bey de vardı. Ben rakı eşliğinde ahtapot ızgara
yiyerek gecenin tadına vardım. Atila Bey’in Marmaris’te Albatros Marina'da OffShore Sailing adında bir charter şirketi varmış. Sohbet sırasında kiralamak için
katamaranları olduğunu öğrendim. Katamaranlardan ikisi de o sırada yanımızda
bağlıydı. Birini gezmek istedim. Önce dediler ki gezme, aklın kalır. Aklım
kalacaksa da nerede aklımın kalacağını bileyim deyip gezdim. Bambaşka bir dünya
ile karşılaştığımı söylemeliyim. Ancak benim gibi biri için –işin bütçe
tarafını bir yana koyarak söylüyorum- fazla büyük ve aslında gereksiz. Çoluk
çocuklu kalabalık bir ailesinizdir, geleniniz gideniniz vardır, o zaman
olabilir. Zaten ben bir katamaran alsam karada evim olmazdı. Her neyse, hayatta
en fazla iki kişi olmayı seçmiş birine katamaran fazla deyip o akşamı
Orhaniye’de geçirdik. Sabah karıncaların su içebileceği kadar sakin, kıpırtısız
denizin üstünde, teknede kahvaltı yaptık.
|
Bu deniz kaçmazdı... |
|
Selimiye |
|
Bu gizli kalmış acayip yapı ne diye merak ettik. İpek Grubu'nun oteliymiş. Sahibi Akın İpek kaçınca devletin olmuş. Bir tarafı erkeklerin güneşlenmesi, bir tarafı kadınların güneşlenmesi için haremlik/selamlık şeklinde düzenlenmiş. Yapının mimari tasarımı berbat ötesi, görgüsüz. |
|
Orhaniye |
Üçüncü gün etabımız
Orhaniye-Palamutbükü idi. Rüzgara göre tramola ata ata seyir yaptık. Hava
öğleden sonra bulutlanmaya başladı. Çevremize hafif yağmur bırakan bulutları
izledim. Symi kanalından geçelim dedi Erol. Adaya ayak basmasak da dibinden
geçmek iyi geldi. Bu yaz Glaros ile Symi’ye gitmek de yapılacaklar listesinde
var. Bir rotayı Nisyros-Tilos-Symi yapmak istiyorum. Bakalım…
Rüzgar hafifleyince
yelkenleri sardık, motor seyriyle Palamutbükü limanına girdik. Datça’da 25 TL
olan liman ücretinin Palamut’ta 40 TL olduğunu görünce şaşırdım. Nedenini
sorduğum görevli “Biz yazın zam yapmayacağız, onlar yapacak” dedi. Yani diyor
ki biz zammı önceden yaptık.
Palamutbükü’nün bendeki yeri
her zaman başkadır. Oranın denizi çok özeldir ve ona benzeyen denizi, tam
karşısındaki Tilos’ta bulmuştum. Fakat bu kez hava denize girmeme izin vermedi.
Hem griydi hem lodos çıktı. Beyaz kumlu türkuvaz deniz olmayınca canım çekmedi
doğrusu. Palamutbükü’nde benim için problem, iyi rakı içilecek mekan bulmaktı.
Mekan derken lüks falan aramıyorum, sadece taze, lezzetli malzeme ile yapılmış
yemekten söz ediyorum. Salaş ama temiz olması tercih nedenim zaten. Henüz sezon
başlamadığından pek fazla şansımız yoktu. Açık olanlardan birine gireriz dedim,
sahili baştan sona yürüyüp açık mekanları kestim. Bir grup rastalı, neşeli
gencin olduğu Payam’ın vitrini cazip geldi. İlgilenen gence bir iki meze
söylerken gözüm yaprak sarmaya takıldı. Çocuk da övünce ondan da istedim. Şu
Ege’de yediğim en iyi sarmaydı. Abartmıyorum. Bakla ezmesi (fava değil),
karides söğüş, kuru patlıcan dolması ve sonunda da ikişer tane barbun tava ile
geceyi kapattık. Barbunlar günlük dediler. Yiyince hak verdim, mükemmeldi.
Mezelerden de çok memnun kaldım ve Palamutbükü’nde artık gidecek bir yer
bulduğum için sevindim. Yazın kalabalığa yiyecek yetiştirmeye çalışırlarken
kaliteden ödün vermemelerini dilerim. Gelip kontrol ederim zaten.
|
Symi'nin dibinden geçerken... |
|
Symi |
|
Palamutbükü |
|
Glaros Palamutbükü limanında |
|
Sekiz saatlik seyirden sonra... |
Yemekten sonra birer kadeh
de teknede içerek sohbeti sürdürdük. Erol ile çok ortak tanıdıklarımız var.
Başından geçenleri dinledikten sonra bir kitap da kendisi için çıkarması
gerektiğini söyledim ve bu konuda ciddiyim. Anılarını yazmalı.
Pazartesi sabahı yine
teknede kahvaltı yapıp Bodrum’a doğru yola çıktık. Hava yelken için uygundu ve
keyfimiz yerindeydi. Knidos’u dönüp Kos kanalına girince rüzgar şiddetini
artırmaya başladı. Biraz sonra Gökova’dan bindireceği noktaya geldik ve trak bir
ses duyduk. Pupa palangasının kilidi
yamulup yerinden çıktı, pimi denize uçtu. Hava dört günün içinde yelken yapmaya
en uygun kuvvete geldi ve bizim başımıza da bu geldi. Bumba salınmaya başladı,
yelkenleri topladık mecburen. Yine kaldık motor gücüne. Bu iyi bir ders oldu,
demek ki o kilitlerden teknede bulundurmak gerekiyormuş. Acemilik işte.
|
Dönüş rotasında Knidos feneri |
|
Symi |
|
Ovabükü/Mesudiye açıkları |
Bodrum’a gelene kadar rüzgar
hızını artırdı. Yolun bu bölümünde Bodrum’dan kalkan Kos feribotu hariç hiç
tekne görmedik. Dalgalarla dans etmek çok iyiydi ah keşke yelkenler de açık
olabilseydi…
Akşam üzeri Gümbet’e girdik.
Bizim marinaya epey sığınan olduğunu gördük. Hava gittikçe sertleşti ve ertesi
gün fırtına seviyesine ulaştı zaten.
Dört günlük bu eğitim gezisi
çok yararlı oldu. Kafamdaki bir çok soruya cevap bulabildim. Bundan sonrası
daha çok seyir yapmak ve deneyim kazanmak. Daha seri davranmam, daha seri karar
vermem gerekiyor. Dedim ya, bunlar hep yelkene daha fazla zaman ayırmak, daha
fazla seyir ile mümkün olabilecek. Ama en önemlisi hem kendime hem tekneye
güvenim yerinde. Bundan on yıl önce pazartesi günkü havada yediğim dalgaları,
serpintileri yeseydim “bu ne be, ne yelkeni yahu, boşversenize” derdim. Şimdi
ise havayı yelken yapmadan motor seyriyle yaşadığım için hayıflanıyorum. Her
şeyin bir zamanı var lafı çok doğru. Demek ki zamanı şimdiymiş diye düşündüm.
Bodrum dışına yaptığım ilk
seyiri anlattım. Bundan sonraki uzun seyirlerde, başka rotalarda görüşmek
üzere. Mavi bir hayat dilerim.
Sıkı bir takipçiniz olarak Palamutbükü ne geldiğinizi geç öğrendim...Ayrılacağınız sabah teknede kahvaltı yapıyordunuz.Havanın pek denize açılacak bir hava olmadığını düşünerek öğlen tanışırız dedik....:( Geldiğimizde ayrılmıştınız,sizi küçük evimizde ağırlamayı düşünmüştük, buzluktaki ahtopotumuzu bu gece yedik:)ve sizi andık....Artık bir daha ki sefere...kendinize iyi bakın,hep böyle kalın..MERTOL ŞALT
YanıtlaSilBir sonraki gelişimde sizi ziyaret edip bir kahvenizi içmek isterim. Görüşmek üzere...
SilBeklediğimiz yazı geldi neyse ki çok bekletmediniz, çizdiğiniz rotayı karada denizde takip hakikaten keyifli, teşekkürler!
YanıtlaSilEh sıkılmamışsınız bu iyi ;-))
YanıtlaSilBi de deniz suyuna makarna olayına biraz daha yaklaşsaydık iyi olurdu ;-))
İyi seyirler...
Ruzgariniz kolayiniza olsun,
YanıtlaSilBodrumluhayat tan sonra bunun creme de la creme olacak gibi. Sizin kendinizle barisik oldugunuzu bildigimden soruyorum, GLAROS u hangi kriterleri gore sectiniz? Fiyatini merak etmiyorum, mesela salmasi, veya yasi, yada boyutlari, boyutlarina gore makina gucu? Glaros ile olan/olacak iliskileriniz, ornek: bumba palangasi nasil tamir olacak merak ediyorum. Capariz e dikkat, neseniz daim olsun ... Sakir
Merhaba. Glaros'un teknik özelliklerini anlatan kısa bir yazı paylaşacağım, bu konuda farklı mecralardan da sorular geliyor. Ama şimdi size kısaca cevap vereyim. Arkadaşımın teknesi çıktı. Geçmişte neredeyse hiç yelken kullanılmadığını öğrendim. 2006 model bir Bavaria 37 Cruiser ve halen üzerinde fabrika çıkışındaki yelkenler var. Bakımını yapanlar kesinlikle daha çok kullanılır deyip değiştirme gereği duymadılar. Motor gücü çok iyi; 40 beygir Volvo Penta var. 37 ft için çok iyi motor. 8 mil gidiyor. Benzeri teknelerde genellikle 25 beygir oluyor. Bumba palangasının kilidi deforme olup attığı için bugün yenisini alıp takabilirim sanırım. Ama daha sonra nasıl olacağını yaşayarak göreceğim doğrusu. Dediğim gibi planı ve bazı teknik verilerini bir sonraki yazıda paylaşmayı düşünüyorum. Selamlar...
Sil1rüzgarınız bol olsun
YanıtlaSilBen 10-11 yaşındayken bir gün Marmaris'e gitmeye karar verdik. Merkezde zaman geçirmeden hemen Orhaniye'ye geçtik. Daha önce Orhaniye'de kalıp memnun olmuş birinin tavsiye ettiği apartı arıyorduk. Fakat sapağı kaçırınca kendimizi köyün çıkışında bulduk. Babam, şimdi Cennet Marine olan yere girdi yol sormaya. Sonra bir adamla sarılmış halde çıktı. Evlenmeden önce çalıştığı köyden öğretmen arkadaşını bulmuştu. Hal böyle olunca biz de orada kaldık. Zaten diğer aradığımız yer de dünürünün yeriymiş. =) 4-5 gün kaldık. Çekirdek aile olarak ilk tatilimizdi. O yüzden hâlâ her anını hatırlarım. Ama en çok da gece dalga sesiyle uyumamı ve akşamüstü balkondan Kızkumu'nda yürüyenleri izlememi... Yıllar sonra orayı el değiştirmiş görünce içim burulmuştu. İşte böyle de bir anım var. =)) (zapbeeblebrox)
YanıtlaSilPruvanız neta, rüzgarınız kolayınıza olsun.
YanıtlaSilSerdar bey,bende sizin yolunuzu takip ederek yarın ailemle Bodruma taşınıyorum.Sizin özel soru ve görüş istemelere karşı haklı olarak çok fazla yanıt vermek istemediğinizi biliyorum.Benim danışmak istediğim biraz farklı.Önceki yazılarınızdan bildiğim kadarı ile yelkenlide internet konusunu araştırıyorsunuz.Eğer bir sonuca ulaşırsanız,ve size yük olmaz ise benimle paylaşırsanız çok sevinirim.Rüzgarınız bol olsun
YanıtlaSilMehmet Karakurt
Bugün-yarın bir sonuç alacağım sanırım. Yazarım.
SilMerhaba. Tekneye bir sistem kuruldu, çalıştırdık, şimdilik sorun yok. Locomarine marka bir yacht router takıldı. Cihaz 4G uyumlu. Bir sim kart takıyorsunuz. Ayrıca bir yükseltici anteni var. Bu anten sayesinde, civarda şifresini alıp kullandığınız bir wi-fi varsa, hava ve coğrafi koşullara göre millerce mesafeden o wi-fi ağını kullanabiliyorsunuz.
SilTeknik bilgi için teşekkürler,Datça tarafınada yolunuz düştüğünde bekleriz.Bir ayağımızın Datçada olması bizim için şans oldu
YanıtlaSil