Epey zamandır aklımdaydı.
Kışın, bir kaç gün hiç eve gitmeden teknede yaşamak. Bir bahane oldu, bir
haftamı Glaros’ta geçirdim. Hiç rüzgarın olmadığı ilk üç günden sonra şiddetli
keşişleme esen iki geceyi tonoz halatı gıcırtısı, çarmıhların vınıltısını
dinleyerek, yatakta sağa sola kayarak uyumaya çalışarak geçirdim. Hava
izin vermeyince limandan ayrılamadan kaldığım bu bir hafta, teknede daha uzun
yaşamayı hayal eden benim için bir tür staj oldu.
Gelelim izlenimlerime…
Öncelikle şunu belirteyim,
teknede uzun zaman geçirebileceğimi anladım. Kendisiyle baş başa kalmaktan
sıkılmayan, kendisiyle iyi geçinen insanlar var olmak için illa ki birilerine
ihtiyaç duymayabiliyor. İnzivaya çekilmiş keşiş gibi sürekli tek başına
olmaktan söz etmiyorum elbet. Ama tekne gibi küçük bir mekanda yaşamak herkes
için yapılabilir bir şey değil. Yalnız kalmanın zorluğu bir yana, alışılmış
bazı standartları gözardı etmek gerekiyor. 2+1, 3+1 evlerde, ebeveyn banyosu,
ankastre mutfak ile yaşamaya alışmış biri için bunlardan vazgeçmek o kadar
kolay olmasa gerek. Ya da her şeyi bir yana bırakın, geniş penceresiz -küçük
lombozlar ve heçlerle- yaşamak bile zor iş. Tuvalet, banyo, minik buzdolabı,
bulaşık yıkama zorluğu derken bir çok unsuru peş peşe sıralayabilirim. Yani
uzun lafın kısası hem kendi kendinizle iyi geçineceksiniz, hem tekne hayatını
çok seveceksiniz, o küçük yerde olmaktan mutlu olacaksınız.
|
Bu mutfakta fırında balıktan tilkişenli yumurtaya kadar epey yemek yaptım |
|
Evdeki çift kapılı buzdolabından sonra bu küçük buzdolabına alıştım |
|
Geniş yataklı, geniş dolaplı yatak odalarından sonra bu yatağa da alışmak gerek |
|
Ve bu dolaba da... Az ve gereken kadar giysi ile yaşamanın da tadı farklı |
Glaros 37 feet boyunda bir tekne. Yaklaşık 11,30 metre diyelim. İki kamaralı. Bir de tuvalet-banyosu
var. Fotoğraflardan görebileceğiniz gibi iç hacim boğucu değil. Bir kişi –hatta
iki kişi- rahat yaşar. Ama o iki kişinin de kendileriyle çok işi anlaşıyor
olması gerek. Yoksa biri diğerine sarmaya başlarsa o teknede daha ikinci saat
çıngar çıkar. Kendi başlarına yaşamayı sanat haline getirenler için bir arada
tekne hayatı çok zevkli olur. Bu bir hafta içinde beni zorlayan tek şey duş
yapmak oldu. Glaros’un tuvalet-banyosu çok küçük. Yazın duşu havuzlukta
aldığımız için tuvaletin küçüklüğü o kadar sorun olmuyordu. Ama kışın orada duş
yapmak pek kolay değil. Glaros bir Bavaria 37 Cruiser. Bu teknelerin üç tipini
gördüm. Biri üç kabinli, diğerleri iki kabinli. İki kabinliler de iki tip. Biri
benimki gibi, yaşam alanı daha geniş olanlar, diğeri bendeki harita masasını
tuvalete katıp orayı büyütenler. Ben, yaşam alanının biraz daha küçük ama
tuvaletin daha büyük olmasını tercih ederdim. Ama bu da çok büyük bir sorun
değildi, sonuçta motoru on on beş dakika çalıştırıp sıcak suyu elde edebildim. Tabii Glaros'u alırken, önceden tekne sahibi olanların "Bir süre sonra 37 feet yetmez" derken ne demek istediklerini anlamış bulunuyorum.
Limanda elektriğe bağlı
olduğumdan buzdolabını hiç kapatmadım. Aslında iki adet güneş panelim var,
onlar da çok iş görüyor. Yazın alargada ya da elektriksiz bir yerde gecelerken hava çok sıcak olduğundan buzdolabını daha kuvvetli ayarda çalıştırıyordum.
Gece direk ışığı, içerideki ışıklar falan derken arada servis aküsü sinyal
veriyordu. Bu gibi durumlarda eğer çevrede başka tekneler yoksa motoru
çalıştırıp şarj ediyordum ya da buzdolabını bir süreliğine kapatıyordum.
|
Bodrum'da Bodrum birası içilir... |
Bu arada ilk işim
Glaros’taki ampulleri sarı led ampullerle değiştirmek olacak. Umarım yuvaları
uyan bir çeşitini bulabileceğim. Onlarla da ciddi tasarruf yapılıyor diye
okumuştum.
Bizim Gümbet bir marina
değil. Evet elektrik-su geldi ama marina denilince olması gereken tesisler
bizde yok. Bizimki bir liman. Canınız istediğinde gidip yemek yiyeceğiniz bir
restoranı, çay, kahve içeceğiniz bir kafeteryası, alış veriş yapabileceğiniz
bir marketi ve tabii sıcak duş yapabileceğiniz bölümler yok. Mevsim kış, hava
da fırtınalı olunca koca limanda iki tenede hayat vardı, onlardan biri de
Glaros idi. Küçük mutfağımda yemek yapıp akşamları müziğimi dinleyip,
okuyacaklarımı okuyup sakin, huzurlu bir hafta geçirdim. Bir akşam Bodrum’a
inip Gemibaşı’na gittim o kadar. Diğer akşamlar teknedeydim. Erken yattım,
fırtınalı iki geceyi saymazsak çıt çıkmayan limanda sessizlikte sakin geceler
geçirdim.
|
Bizim Gümbet limanının kışı ile yazı çok farklıdır. Yazın ne kadar kalabalık ve gürültülü, sıkışık ise kışın o kadar sessiz ve boş. Ve de burası asıl sakinlerine kalıyor |
|
Kışın atlar sahile iniyor |
|
Sahilde günü rakı, bira ile uğurlayanlar oluyor |
|
Sabah kahvaltıdan sonra keyif çayını havuzlukta içmek harika |
|
Ve bir hafta sonra Glaros'tan ayrılırken... |
Sonra bir hafta bitti, eve
döndüm. Tekneden ayrılırken, çocukluğumda yazlıktan eve dönerkenki ruh halime
benzer bir hal içindeydim. Neyse ki tekrar bir kaç gece geçirmek için bir yıl
beklemem gerekmeyecek.
Yorumlar
Yorum Gönder