Üç günlük Gökova seyri notları
Kasım ayının ilk gününün
sabahında Gümbet limanından palamarları çözdük. Glaros’ta Gülüşan ile
ikimizdik. Dört günlük bir rota belirlemiştim. Birinci bacak Gümbet-Ören,
ikinci bacak Ören-Akbük, üçüncü bacak Akbük-Çökertme, son bacak da Çökertme-Gümbet
olacaktı.
Hava yelken seyri için rüzgarsızdı ama doğrusu sakin Gökova’da, sakin
koyları geçerek, Gümbet’ten Ören’e kadar sadece iki tekneyle karşılaşacak kadar
boş rotada motorla da olsa seyir zevkli oldu. Böyle havalarda Glaros’u
otopilota bırakıp, güvertede ya da pruvada oturup iyotu içime çekerek cennet
Gökova’yı seyretmenin tadı, hayatı zevkle yaşamak için mükemmel bir neden. Yaz
boyu günlük tur tekneleri, mavi yolculuk tekneleri, bizim gibi özel teknelerin
oraya buraya gittiği, her zaman rüzgarlı Gökova’ya böyle sakinken dokunmak
harika bir duygu. Durgun suda Glaros’un çıkardığı fışırtıyı dinleyerek Ören
marinaya vardık.
Bu marinaya ikinci bağlanışım. İlkinde Setur işletiyordu, şimdi mal sahipleri kendileri işletmeye başlamışlar. Burayı çok seviyorum. Ören’e yakışıyor. Sakinliği, temizliği, küçük ve derli toplu oluşu burayı sevdirdi. Gösterdikleri pontona aborda olduk. Hemen marinanın kara tarafından girişindeki sahilde kendimizi suya bıraktık. Deniz harikaydı, Kasım ayının 1’inde canımız denizden çıkmak istemedi.
Yüzdükten sonra Glaros’a
dönüp akşam için giyindik, Ören sahilinde yürüyüş yapıp güneşi batıracaktık ama
günler kısaldı, biz hazırlandığımızda güneş batma eğilimine girmişti.
Yürüyüşten vazgeçip, birer kadeh doldurup güvertede oturup güneşi uğurladık. İyi
ki de böyle yapmışız. Huzurlu bir gündü. Yürüyüşe güneş battıktan sonra çıktık,
yemek yiyeceğimiz yere vardığımızda akşamın sekizi olmuştu, kumsaldaki masaya
oturduk. Ören’de rakı içmek çok zevklidir. Deniz ile aranızda sadece santimler
vardır. Biz Bodrum’da da deniz kıyısındayız ama merkezde böyle rakı içilecek
yerimiz yok. Daha doğrusu olanları bizim yediğimiz yerlerle kıyasladığımda meze
kalitesi, balık tazeliği, pişirme ustalığı açısından fark olduğundan tercih
etmiyorum. Balığımızı yiyip, rakımızı içip Glaros’a döndük.
Sabah kasabanın içine kadar
yürüdüm sonra teknede kahvaltı yaptık ve Ören’den ayrıldık. Hava aynı
sakinlikteydi.
Kasıl ayının ilk günü buradan denize girdik |
Ören-Akbük arası 8,5 mil
kadar. Bugüne kadar Akbük’e defalarca karadan gittim ama denizden ilk kez
gidecektim. Doğrusu burnu dönünce manzara -her ne kadar karadan biliyorsam da-
heyecanlandırdı. Koyun sonuna doğru Doğa’nın iskelesine aborda olduk. Öğlen
kalamarlı, biralı yemeğimizi yedik, teknede dinlendik. Akşam hava hafif
serinlemişti, sahil boyu yürüyüş yaptık. Karşı sahilde yapılan tesisleri,
binaları görünce canım sıkıldı ama yapacak bir şey yok. Bu sahilleri, bu
coğrafyayı hak etmediğimizi defalarca dile getirdim. Hele Değirmenbükü’ne
yapılan cumhurbaşkanlığı yazlığının yarattığı tahribat inanılacak gibi değil.
Ancak doğaya düşman olmak ve görgüsüzlük ile açıklanabilecek bir durum.
Binlerce ağacın kesilmesi, sahilin doldurulması, köylünün tek varlığı
arsalarının istimlak edilmesi, teknelere kapatılan koylar, mavi yolculuğa
vurulan darbe ve daha bir çok şey var. Doğanın bunun acısını çıkaracağını
umuyorum.
Ören marinasından ayrılırken |
Karşıdaki burunu dönünce Akbük'e varıyoruz |
Akbük |
Her zaman söylediğim bir şey
var; Eylül ayında okulların açılmasını takip eden her hafta buralar daha güzel
oluyor. İnsansızlığın sakinliğine doğa da sakinleşerek eşlik ediyor. Ta ki
Kasım ayının ikinci yarısı başlayan güneyli fırtınalara ve yağışlara kadar.
Böyle bir sakinlikte Akbük sahilinde yürüyüş yaptık. Açık olan bir
otel-restoranın sahiline oturup çay içtik. Ödediğim para tuhafıma gitti
doğrusu. Bu mevsimde, hiç müşteri yokken kendilerine demledikleri çayın
bardağını 5 TL’ye sattılar. Yemeğe de bekleriz diyen otelin sahibesine içimden
çok beklersiniz demek geçti. Eğer makul fiyatlı bir yer olsa belki kışın
arabayla da olsa gider, bir gece kalıp dönerdik ama çaya 1 Dolar isteyen bir
yere gitmeyi düşünmem. İşletmeciler istediği parayı talep ederler, biz
müşteriler de gidip gitmemeye karar veririz.
Akşam yine Doğa’da yedik,
içtik. Tabii sezon sonu olduğundan fazla bir şey beklememek gerekiyordu. İyi
niyetle güzel bir levrek yaptılar ama içi kurumuştu. Ben Yeni Seri Yeni Rakı
içerim, yoktu. Eh bu mevsimde bu kadar oluyor ne yapalım.
Sabah yine kahvaltımızı
Glaros’ta yaptık. Öğlene doğru halatları çözdük ve Çökertme’ye doğru dümen
tuttum. Çökertme’ye vardığımızda her zamanki gibi Orhan Pansiyon/Restaurant’ın
önündeki tonoza bağlamak için Üstün botla yanımıza geldi. Öğlen öğününü bir iki
zeytinyağlı ile geçiştirdik çünkü akşama yine taze balık bizi bekliyordu.
Yemekten sonra güzel bir uyku çektik,
akşam hava kararırken sahile çıktık, masayı kurduk. Çökertme, Akbük’e oranla
daha kalabalıktı ama kalabalık derken üç beş tekneden söz ediyorum. Yanlış
anlaşılmasın. Ertesi sabah kahvaltıyı da Orhan’da yaptık ve yavaş yavaş
Bodrum’a dönmek üzere koydan ayrıldık. Dönüşte de Gökova kıpırdamıyordu adeta.
Dört günlük seyirde yelken açmaya teşebbüs bile etmedik, o kadar rüzgarsızdı.
Yine otopilota alıp Gökova kıyılarını seyrede seyrede Orak adasına kadar
geldik. Orada dümene geçtim ve rotayı Gümbet’e tutup limana vardık, girip
yerimize bağlandık.
Bu seyire dair kısa video
için linke tıklayabilirsiniz; https://youtu.be/TEF5Er5HgC4
Akbük'ten ayrılırken |
Limandaki komşuma Çökertme açıklarında rastladım |
Orhan Restoran'ın sahilinde |
Bu seyirle yaz sezonunu
kapadık. Önümüzdeki aylarda hava izin verdiğinde yine seyirlere çıkarız, Glaros
hazır durumda. Karaya çekmeyeceğimizden koşullar uygun olduğunda evden Glaros’a
gitmemiz on dakika sürer. Bir saat içinde karar verip çıkabiliriz.
Yeni seyirlerde buluşmak
üzere, mavilikler hep sizinle olsun. Maviyi yaşayanlara da hayali mavi olanlara
da Ege’den sevgilerimle.
Yorumlar
Yorum Gönder